Ebeveynlerin çocuklarının karnelerine eleştirel bakış açısıyla yaklaşmaması gerektiği ifade edildi

Okullarda 2023-2024 birinci dönem sonuna gelindi. Milyonlarca öğrenci bugün karnelerine kavuşacak. Ebeveynlerin çocuklarının karnelerine eleştirel bakış açısıyla yaklaşmaması gerektiğini ifade eden İKÜ Eğitim Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi ve Dekan Yardımcısı Meryem Demir Güdül, “Ebeveynler karne sonuçlarına göre cezalandırıcı ve ödüllendirici davranışlarda bulunmamalı, çocuğun performansına ilişkin olumlu geri bildirimler vermeli. Cezalandırmak da hiç iyi bir yöntem değil, çocuklarımıza ceza vermek onların bize daha çok öfkelenmesine ve sürece ilişkin olumsuz bir tutum geliştirmesine yol açabilir. Bu nedenle çocuklar okuldan uzaklaşabilir” dedi.

Okullarda 2023-2024 birinci dönem sonuna gelindi. Bugün milyonlarca öğrenci karnelerine kavuşacak. Bu süreç bazı öğrenciler için daha pozitif duygulara işaret edebiliyorken bazı çocuklar için kaygı durumu yaratabiliyor. Ebeveynlerin çocuklarının karnelerine eleştirel bakış açısıyla yaklaşmaması gerektiğini ifade eden İstanbul Kültür Üniversitesi (İKÜ) Eğitim Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi ve Dekan Yardımcısı Meryem Demir Güdül, sömestir tatilinin nasıl planlanması gerektiği konusunda velilere tavsiyelerde bulundu.

“KARNE, ÖĞRENCİNİN SAHİP OLDUĞU ÇALIŞMA ALIŞKANLIKLARININ YÜZDE 100 GÖSTERGESİ OLAMAZ”

Meryem Demir Güdül, “Öğrencilerimiz yoğun bir dönemi tamamlamak üzereler ve tabi ki tatlı bir telaş içerisindeler. Bazı çocuklar için karne alış süreci daha pozitif ve olumlu duygulara işaret ediyorken bazı çocuklarımız için ne yazık ki kaygı ve ebeveynleriyle ilgili eleştirel bir sürecin habercisi olabiliyor. Karışık duygular yaşadıklarını tahmin ettiğim bir döneme giriyoruz. Aslında karne, öğrencilerin bir dönem boyunca sergilemiş oldukları akademik performansın bir göstergesi. Karne, öğrencinin tamamen yetenekleri ya da sahip olduğu çalışma alışkanlıklarının yüzde 100 göstergesi olamaz. Ebeveynlere de bu perspektiften bakmalarını tavsiye ediyorum. Bunu, öğrencinin başarı ya da başarısızlığının bir işareti gibi algılamak eksik olabilir. Bence buradaki en önemli mesele öğrencinin nasıl bir gelişim gösterdiği, kendi içerisindeki gelişimi ve aynı zamanda neye ihtiyaç duyduğunu keşfetmek. Yani ebeveynler değerlendirici eleştirel bir gözden ziyade çocukla birlikte keşfetmeli, çocuğu ve onun akademik yaşamını birlikte anlamalı” dedi.

“KIYASLADIĞIMIZ ZAMAN BAŞARI KONTROL EDİLEMEZ BİR HALE DÖNÜŞÜYOR”

Ebeveynlerin çocuklarını bir başka çocukla kıyaslamaması gerektiğini söyleyen Güdül, “Ebeveynlerin çocuklarını diğer çocuklarla kıyaslamaları ya da karne sonuçlarına göre onlara yönelik cezalandırıcı hatta ödüllendirici davranışları ne yazık ki çocuklar üzerinde olumsuz etkiler gösteriyor. Çünkü diğerleriyle kıyasladığımız zaman başarı kontrol edilemez bir hale dönüşüyor. Kontrol edemediğiniz bir şey üzerine çalışmakta çok anlamlı değil. O yüzden ebeveynler, çocukların kendi başarıları içerisinde ve kendi gelişimleri üzerine odaklanmalı. Böyle olduğu zaman çocuklar daha az kaygı yaşayıp süreçle ilgili daha fazla kontrol hissine sahip oldukları için çalışma motivasyonları artabilir” diye konuştu.

“EBEVEYNLER ÇOCUĞUN PERFORMANSINA İLİŞKİN OLUMLU GERİ BİLDİRİMLER VERMELİ”

Çocuklara ödül vermenin çok doğru bir yaklaşım olmadığını ifade eden Güdül, “Bazı ebeveynler bu karne sürecine bağlı olarak çocuklarını ödüllere boğabiliyor. Ne yazık ki çocukların başarılarına yönelik ödüllendirmelerde istediğimiz başarıyı ya da istediğimiz davranışın kalıcılığını yakalayamayabiliriz. Çünkü ödül vermek çocukların aslında doğal olarak yaptığı bir şeyi dıştan kontrol etmek anlamına gelir ve ödüller sürekli sürdürülemez. Ödüllerin her zaman çocuk için aynı değeri taşıması mümkün olmayabilir. Ebeveynler çocuğun performansına ilişkin olumlu geri bildirimler vermeye özen göstermeli. Buradaki anahtar nokta davranışlara ilişkindir, kişiliğine ilişkin değil. Mesela ‘çok zekisin’ gibi geri bildirim çocuğun kontrol edemeyeceği bir şey üzerine geri bildirimdir ve çocukta başarısız olduğunda ‘zeki değilim’ gibi bir algı yaratabilir. Bu da ne yazık ki çocukların daha çok kaygı yaşamasına ve çalışmaktan uzaklaşmasına yol açabilir. O yüzden ‘yeterince çaba harcadın, bu dönem çalışmakta çok ısrarcı oldun, zorlansan bile çalışmayı sürdürdün’ gibi davranışlarına yönelik geri bildirimler yapılmalı. Buna bağlı olarak da elbette ki ödüllendirme süreci olabilir. Bunu kendisinin istediği bir süreçte ve davranışıyla ilişkilendirmeden yaşadığı zor dönemin sonunda keyifli bir ara tatili gibi düşünmek işlevsel olacaktır. Bu arada cezalandırmak hiç iyi bir yöntem değil, çocuklarımıza ceza vermek onların bize daha çok öfkelenmesine ve sürece ilişkin olumsuz bir tutum geliştirmesine yol açabilir. Bu nedenle çocuklar okuldan uzaklaşabilir” diye konuştu.

“VELİLERİN KESİNLİKLE YAPMAMASI GEREKEN ŞEY CEZALANDIRICI YARGILAYICI BİR TUTUM”

Bazı öğrencilerin özel öğrenme güçlükleri olduğunu söyleyen Güdül, “Bazı öğrenciler ne kadar odaklansa da öğrenmeyle ilgili yaşadıkları zorluklar gibi faktörlere bağlı olarak başarısızlıkları olabiliyor. İşte burada ebeveynler eleştirel tutumdan ziyade keşfedici bir tutum içerişinde olup çocuğun yaşadığı başarısızlığın kaynaklarını birlikte keşfetmeli. Eğer burada psikolojik süreçler yani kaygı, dikkat dağınıklığı, öğrenme güçlüğü gibi durumlar söz konusuysa bunlarla ilgili de yardım almaları çocuğun akademik başarısını artırmada oldukça etkili bir yöntem olabilir.  Velilerin kesinlikle yapmaması gereken şey cezalandırıcı yargılayıcı bir tutumdur. Aynı zamanda hiç önemsememek, boş vermek ya da başarısızlıkları görmezden gelmekte bir o kadar kötü. Burada yapılması gereken şey buna yeterince önem vermek, bunun önemli bir gösterge olduğu, başarılı durumların takdire açık başarısız durumların ise gözden geçirilip birlikte çözülecek sorunlar olarak değerlendirilmesi en ideal çözüm olabilir” diye konuştu.

“ÖZEL GEREKSİNİMLİ ÇOCUKLARIN KENDİ İÇERİSİNDE DEĞERLENDİRİLMESİ GEREKİYOR”

Güdül, “Özel gereksinimli çocukların öğrenme süreçleriyle ilgili daha özel gereksinimleri var. Bunları üstün yetenekten tutun da otizme kadar çok farklı genişlikte ele alabiliriz. O yüzden çocukların kendi içerisinde değerlendirilmesi, kendi eğitsel ihtiyaçlarının belirlenmesi ve bunların takibinin de ara tatilde devam etmesi gerekiyor. Çünkü özel gereksinim dediğiniz şey özellikle başarısızlık durumuyla ilişkili öğrenmenin sürekliğinin sağlanması gereken durumlardır. Diğer normal gelişen çocuklar için de bu söz konusudur. Özel gereksinimli çocuklar için dinlenme ihtiyaçları, başarılarının takdir edilmesi ve özel gereksinimlerinin dikkatli bir şekilde takip edilmesi çok önemli” dedi.

“ÇOCUKLA BİRLİKTE ARA TATİL İÇİN BİR HEDEF BELİRLENEBİLİR”

Ara dönem için velilere tavsiyelerde bulunan Güdül, şunları ekledi:

“Ara dönemde tamamen derse odaklanmak ya da tamamen tatil gibi iki uçlu seçenekten ortalarda olmayı daha çok öneriyorum.  Burada yapılacak şey şu;  karnenin sonucuna bağlı olarak çocuğun ihtiyaçları üzerine konuştuktan sonra çocukla birlikte ara tatil için bir hedef belirlenebilir. Bu ara tatilde çocuk neleri yapmak istiyor, ebeveyninden ne bekliyor ? Bunlar konuşulmalı. Mutlaka tembel gün diye tanımlayabileceğimiz, çocuğun hiçbir şey yapmadığı, tamamen özgürce oyunlar oynadığı bir gün sağlanması çok önemli. Bunun dışında çocuğun ihtiyaçlarına bağlı olarak bir plan ve program çerçevesinde ebeveynin de beklentisine uygun şekilde bir planlama yapabilirler. Çocuklarımızı evde ders çalışmaya zorladığımız zaman muhtemelen ekrana yöneltmiş olacağız. Onun yerine ders çalışmanın, eğlencenin ve sosyalliğin yer aldığı bir program çok daha işlevsel olur.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir