Zeki Müren bu işin neresinde: Bu da Çin’in Dokuz Subay Olayı

Çin’de geçtiğimiz yıl sonunda Halk Kurtuluş Ordusu (ÇHKO) mensubu dokuz general, Ulusal Halk Kongresi üyeliğinden çıkarıldı. Aralık 2023’te düzenlenen yasama oturumuna ilişkin belgede, dokuz generalin Meclis üyeliklerine “parti disiplini ve kanunları ciddi ihlal şüphesi” nedeniyle son verildiği bildirildi.

Çin ordusunun farklı birimlerinden dokuz generalin Meclis üyeliği düşürüldü. Bu generaller arasında Roket Kuvvetleri, Donanım Geliştirme Dairesi, Hava ve Deniz kuvvetleri sorumluları bulunuyor.

GEREKÇE BELİRTİLMEDİ

Çin’de devlet görevlileri hakkında yapılan soruşturmalarda sıkça kullanılan “parti disiplini ve kanunları ihlali” ifadesi, genellikle yolsuzluk suçlamalarını işaret ediyor. Ancak belgede generallerin Meclis üyeliklerinin düşürülmesine dair herhangi bir gerekçe belirtilmedi.

DOKUZ SUBAY OLAYI NEDİR

Türkiye’de 1957-1958’de bir grup subayın Demokrat Parti hükümetine komplo hazırlamak suçundan tutuklanarak yargılanması olayına Dokuz Subay Olayı deniyor. DP’nin iktidara gelmesinden sonra ordu içinde gizli bir örgüt kuran bir grup subay, 1950’lerin ikinci yarısında örgütü genişletmeye başladı.

Örgütün İstanbul grubunda yer alan Yarbay Faruk Güventürk ile Binbaşı Ata Tan ve Yüzbaşı Hasan Sabuncu, Kurmay Binbaşı Samet Kuşçu tarafından ihbar edildi. Gerisini gazeteci-yazar Soner Yalçın’ın, Doğan Yurdakul ile birlikte yazdığı “Bay Pipo” adlı kitabından dinleyelim…

ZEKİ MÜREN BU İŞİN NERESİNDE

“(…) Ne Cumhurbaşkanı Celal Bayar Çankaya Köşkü’nde ne de Başbakan Adnan Menderes halka hitap etmek için gittiği Eskişehir’de, askerler tarafından ‘derdest’ edilirken, iki yıl önceki bir olayı akıllarına getirdiler…

Ya peki tutuklanacağını anlayınca Kara Harp Okulu’nun penceresinden atlayarak intihar eden İçişleri Bakanı Namık Gedik, iki yıl önceki koşuşturmasını hatırlamış mıydı?

Binbaşı Samet Kuşçu adını üçü de çoktan unutmuştu…

27 Mayıs 1960’tan iki yıl önce…

İstanbul Ordu Temsil Bürosu’nda askerliğini yedek subay olarak yapan Zeki Müren, komutanı Binbaşı Samet Kuşçu’nun o sabahki telaşını bir türlü anlamamıştı.

“Sanat Güneşi” Zeki Müren’in her sabah halini hatırını soran komutanı, bu kez yüzüne bile bakmamıştı…

Harp Okulu’nda çalışkanlığı ve zekasıyla sivrilmiş, kısa zamanda kurmay olup NATO’da görev yapmış, birkaç dil bilen Komutan Kuşçu’nun o sabahki halini kimse hayra yormadı…

Binbaşı Kuşçu makamındaki telefonun ahizesini kaldırırken gözleri eline takıldı, sadece eli değil tüm vücudu, deyim yerindeyse “zangır zangır” titriyordu. Ancak kararlıydı, numaraları çevirdi.

Aradığı kişi, Ordu Temsil Bürosu’nda askerliğini yaparken tanıştığı Mithat Perin’di.

Hal hatır sormadan söyleyeceklerini art arda sıraladı: “Tıpkı Mısır’da olduğu gibi bazı subaylar Nasır tipi ihtilal hazırlığı içindeler. Başlarında Yarbay Faruk Güventürk var. Beni Başbakan Menderes’le acilen görüştür!”

Mithat Perin, İstanbul Ekspres gazetesinin sahibi ve aynı zamanda DP milletvekiliydi.

Perin, başbakana ulaşamadı, ama İçişleri Bakanı Namık Gedik’le, Park Oteli’nde buluşup, Binbaşı Kuşçu’dan dinlediklerini bir solukta anlattı. Olay, Menderes’e intikal ettirildi.

Başbakan Menderes, İçişleri Bakanı Gedik’e, “Milli Savunma Bakanı Şemi Ergin’i de İstanbul’a çağırın, İstanbul Valiliği’nde bir araya gelip durum değerlendirmesi yapalım,” dedi.

Tesadüf. (Hani aksi tesadüf denir ya!)

Binbaşı Kuşçu’nun, “Başlarında Faruk Güventürk var,” dediği yarbay tam o sırada Ankara’da, Milli Savunma Bakanı Şemi Ergin’e, “İhtilalin başına geçin,” teklifini yapıyordu!

Görüşmeyi, İstanbul’dan arayan İçişleri Bakanı Gedik’in telefonu yarıda kesti.

Bakan Şemi Ergin askeri bir uçakla İstanbul’a gidip toplantıya katıldı. Darbe yapacaklar arasında Yarbay Faruk Güventürk’ün adının da olduğunu görünce bayağı endişelendi. Ancak hiç renk vermedi.

İçişleri Bakanı Gedik’in, “Bu subayları hemen tevkif ettirelim,” önerisine karşı çıktı, “Elinizde delil var mı?” diye sordu.

Delil aramaya başladılar.

Oya en güçlü deliller, Menderes’in sağındaki koltukta oturan Milli Savunma Bakanı Şemi Ergin ile arkasında duran yaveri Muzaffer Ersü’ydü…

Nasıl delil elde edileceği kısa bir tartışma sonucu bulundu: Binbaşı Kuşçu, ihtilalci bir subayı evine çağıracak, konuşmaları teybe kaydettirecekti.

Samet Kuşçu’nun evine çağırdığı İstanbul Kolordu Kurmay Başkanlığı’nda görev yapan Albay İlhami Barut, binbaşının sohbet sırasında neden bağırarak konuştuğuna önce bir anlam verememişti. Ama balkonundaki karartıyı görünce işi kavradı. Dikkatli konuşmalıydı.

45 dakikalık bandı dinleyen İçişleri Bakanı Gedik, hırsından dişlerini dudağına geçirdi. “Bu ne rezalet!” diye bağırıyordu. Delil kasete göre, ortada infial filan yoktu.

Bakanın hışmından korkan Binbaşı Kuşçu pencereden atlayıp kaçtı…

Birkaç saat sonra…

İstanbul Emniyet Müdürü Hayrettin Nakipoğlu’nun telefonu çaldı. Arayan ABD Konsolosluğu’nda görevli CIA’nın İstanbul şefiydi:

“Burada bize sığınmak istediğini söyleyen bir Türk subayı var. Türkiye’de ihtilal yapılacağını söylüyor, bilgiler veriyor. Lütfen gelip alır mısınız kendisini?”

Binbaşı Kuşçu, Türk hükümetini inandıramayınca soluğu Amerikalıların yanında almıştı.

Nakipoğlu, emniyet sorgusunu yaptığı Binbaşı Kuşçu’yu MAH’a teslim etti. Onlar da ayrıca sorgulandı… Alınan ifadeler önce yine İçişleri Bakanı Namık Gedik’in önüne gitti. Gedik artık binbaşıdan bıkmıştı. Ama yine de görevini yaptı, ifadelerini Başbakan Adnan Menderes ile Cumhurbaşkanı Celal Bayar’a sundu.

Üç gün sonra…

Kurmay Albay İlhami Barut, Kurmay Albay Naci Aşkun, Topçu Yarbay Faruk Güventürk, Piyade Binbaşı Ata Tan, Piyade Yüzbaşı Hasan Sabuncu, Piyade Binbaşı Ahmet Dalkılıç, Piyade Yüzbaşı Kazım Özfırat ve emekli Kurmay Albay Cemal Yıldırım ihtilale teşebbüsten tutuklandılar.

16 Ocak 1958’de hakim karşısına çıkarıldılar. Askeri mahkemenin başkanlığını -geleceğin Genelkurmay başkanlarından- Tümgeneral Cemal Tural yapıyordu…

İhtilalciler kendilerine lider ararken Tural’a da başvurmuşlardı. Tural, kendisiyle görüşmeye giden Albay Kenan Esengin’e, “Bu davaya inanıyorum. Bir er olarak bile çalışırım. Ama tam tanımadığım bir kadronun organizatörü olamama,” demişti. Yani, ihtilalcileri yargılayan mahkemeye, kendisine liderlik teklif ettikleri general başkanlık ediyordu!

5 Nisan tarihinde sekiz subay serbest bırakıldı. Ceza gören tek kişi, muhbir Binbaşı Samet Kuşçu’ydu. Orduyu isyana teşvikten iki yıl ceza aldı…

Celal Bayar o sıcak günleri yıllar sonra Gazeteci Cüneyt Arcayürek’e şöyle anlatacaktı:

Gerek mahkeme ve gerekse daha yüksek makamlar olaya lazım gelen ehemmiyeti vermediler, beraat ettirdiler. Ben, bu mesele üzerinde görüşmek üzere hükümeti çağırdım. Kendilerini ikaz ettim. Adnan (Menderes) Bey’le konuştum, Heyeti Vekile’yi çağırdım, onlarla da konuştum. Adnan Bey’in de dahil olduğu Bakanlar Kurulu toplantısında kendilerini ikaz ettim ve daha ciddi harekete davet ettim. “Efendim, Türk ordusundan böyle bir subay çıkmaz,” dediler. Ehemmiyet vermeyenlerden birisi Milli Savunma Bakanı Şemi Ergin’dir. Şemi Ergin’in, Faruk Güventürk ile bir konuşma yaptığından, ihtilal liderliği teklifi aldığından, o sıralarda haberim olmadı. Fakat sonra, liderlik teklif ettiklerine dair bilgi aldık. Gerçekten 9 Subay Olayı iyi değerlendirilmiş olsaydı, 27 Mayıs olmazdı. Bana, bu olayın dışında ordunun iç bünyesi hakkında hiç bilgi verilmemiştir.

Tıpkı MAH gibi, tüm bu olaylardan habersiz Asteğmen Zeki Müren, kışlada asker arkadaşlarına, “Bir İhtimal Daha Var” şarkısını söylüyordu…

MAH ihtilalin ayak seslerini duymuş muydu?.. (…)”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir